1- Dil Öğretiminde 'Dil Bilgisi Çeviri Yöntemi'nin Yeri & Avantaj ve Dezavantajları
- Gamze PİŞGİN
- 3 Nis 2020
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 9 Haz 2020

Dil öğretiminde dilbilgisi çeviri yöntemi en geleneksel yöntem olarak bilinmektedir. En eski yöntem olmasına rağmen, günümüzde hala kullanıldığı görülmektedir. Bu makalenin amacı, destekleyici fikirlere de yer vererek bu yöntemin avantaj ve dezavantajlarını karşılaştırmaktır.
Bu yöntemde edebi dilin konuşulan dilden daha üstün olduğu varsayılmaktadır. Ana ilkesi yabancı dilde okuyabilmektir. Freeman’e (2000) göre dilbilgisi çeviri yöntemi, öğrencilerin hedef dilde yazılmış literatürü okumalarını hedefleyen bir dil öğretme yöntemidir. Bu da dilbilgisi çeviri yönteminde iletişim becerilerine önem verilmediği anlamına gelir. Bu metodun en önemli özelliği, hedef dilde dilbilgisi kurallarını öğrenmeye odaklanmaktır.
Bu metotta okumaya dayalı kelimeler ana dilden hedef dile çevrilerek, iki dilde oluşturulmuş sözcük listeleri, sözlük çalışması ve kelime ezberleme yöntemiyle öğrenilir. Ancak, ne var ki işlevsel olmadığı için bir öğrenme stili olarak tavsiye edilmez. Çünkü yeni öğrenilen kelimelerin kısa süreli bellekten uzun süreli belleğe aktarılması için kelimelerin anlamlı hale gelmesi yani bunun için de bir bağlam içinde öğrenilmesi gerekmektedir.
Bu yöntemdeki bir diğer ilke, sınıf etkinliklerinin çoğunlukla okuma becerilerinin geliştirilmesi hedeflenen pasajlarından oluşmasıdır. Öğrenciler okudukları metini anadillerine çevirirler. Kelime ve dilbilgisi öğretimi bu şekilde gerçekleştirilmektedir.
Hedef dil ana dilde öğretilir. Yani, sözlü uygulamaya yer verilmemektedir. Ancak, yenilikçi dilbilimcilere göre bir dilin öğrenilmesi için o dile ana dilde olduğu gibi duyarak maruz kalınmalıdır. Diğer taraftan öğrencilerin öğrenme sürecindeki aktif rolleri açısından dikkate alındığında dilbilgisi çeviri yöntemi ile ilgili yine birçok dezavantaj karşımıza çıkmaktadır. Bu yöntem öğretmen merkezli biz yöntem olduğu için öğrenci pasif dinleyici rolündedir. Yani öğrencilere öğrendikleri yeni dilbilgisi kurallarını ve kelimeleri sözlü olarak uygulama ve pratik yapma imkânı sunulmamaktadır. Bu da dilbilgisi çeviri yönteminde öğretilen dilbilgisi kuralları ve kelimelerle gerçek hayatta iletişim kurulması hedefinin olmadığını gelmektedir.
Bu yaklaşımın temel ilkelerinden bir diğeri de öğrenci hatasının anında düzeltilmesi unsurudur. Ne var ki bu ilkenin de öğrencilerin öğrenme sürecinde olumsuz etkiye sahip olduğu savunulmaktadır. Çünkü bu durumun hata yapmaktan çekinen öğrencinin aktif öğrenme sürecindeki motivasyonunun azalmasına neden olduğu düşünülmektedir.
Bununla birlikte, dezavantajlarına rağmen, literatür taraması yapıldığında bu yöntemin aynı zamanda olumlu özelliklere de sahip olduğunun savunulduğu görülmektedir. Bu yöntemde öğrencilere kendi anadili ile hedef dilin dilbilgisini karşılaştırmak için fırsat verilmesi bu avantajlardan biridir. Yine bu yaklaşımı savunanlara göre böylelikle öğrencilerin öğrenme süreçleri ve geri dönütler öğretmen tarafından daha kolay bir şekilde değerlendirilebilir. Savunulan bir başka avantajı ise, bu yöntemde uygulanan ‘okuduğunu anlama soruları’, ‘boşlukları doldurma’, ‘yeni kelimeleri cümle ve kompozisyon içinde kullanma’ gibi alıştırmalar, kullanım kurallarının öğrenilmesi yerine kullanımının pekiştirilmesi hedeflenerek diğer yaklaşımlarda da uygulanabilir.
Özetle, eski bir yöntem olmasına rağmen dilbilgisi çeviri yöntemi diğer yöntemlerle de desteklenerek ve öğrenenin amacı da göz önünde bulundurularak dil öğretiminde uygulan metotlardan biridir. Ancak unutulmamalıdır ki bir yaklaşım ne kadar etkili olursa olsun, öğrenme hedeflerine göre diğer metot ve yaklaşımların da desteğine ihtiyaç duyulabilir. Doğruluğu yadsınamaz bir gerçek de şudur ki hangi metodun kullanıldığından ziyade öğretmenlerin dil öğretiminde, dersin amacı, öğrencilerin yaşı ve düzeyi gibi diğer faktörleri dikkate alarak esnek davranması gerekmektedir.
REFERANS:
Freeman. L. D. (2000) Teaching and Principle in Language Teaching. Oxford: Oxford
コメント